Diyabet Polikliniği

Diyabet, vücuttaki kan şekerinin (glukoz) düzenlenmesinde sorun yaşanan bir metabolik bozukluktur.

Son Güncelleme Tarihi 3.12.2025 10:55:36

Diyabet, vücuttaki kan şekerinin (glukoz) düzenlenmesinde sorun yaşanan bir metabolik bozukluktur. Bu bozukluk, pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi veya üretilen insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması sonucunda ortaya çıkar. İnsülin, kan şekerini hücrelere taşıyan bir hormondur. Diyabet durumunda, kan şekerinin hücrelere taşınması zorlaşır, bu da yüksek kan şekeri seviyelerine yol açar.

Liv Hospital Diyabet Kliniği

Liv Hospital Diyabet Kliniği’nde diyabet tedavisinin temelini doğru beslenme ve düzenli egzersiz oluşturur. Bu tedavilerle yeterli kan şekeri kontrolü sağlanamıyorsa ilaç tedavisi eklenir. Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar haplar (oral antidiyabetikler) ve insülin olmak üzere iki gruptur.

Erişkin yaşta diyabet olan kişilerin çoğunluğu uzun yıllar, sadece oral antidiyabetiklerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Ancak vücudunda tam veya tama yakın insülin eksikliği olan, oral antidiyabetik tedaviye yanıt alınamayan veya bu ilaçları kullanması sakıncalı olan kişilerde tedavi insülinle yapılır. Bu tedavilerin doğru uygulanması için hastanın eğitimi şarttır ve bu nedenle eğitim tedavinin bir parçası olarak görülmelidir.

Hastanemizde diyabet hastaları, konusunda deneyimli endokrinolog, iç hastalıkları uzmanı, diyetisyen ve diyabet hemşiresinden oluşan ekip tarafından tetkik ve tedavi ediliyor; uzun süreli izlemleri yapılıyor; hastalara ve hasta yakınlarına diyabet eğitimi veriliyor. Ayrıca gelecekte diyabet hastalığı oluşma riskine sahip kişilerin erken tanısına ve hastalığın önlenmesine yönelik hizmetler veriliyor. İnsülin pompası, sürekli kan glukoz monitörizasyonu gibi teknolojik tedavi ve takip sistemleri de uygulanıyor.

Liv Hospital'da Diyabet Takip Sistemleri

Liv Hospital, son teknoloji diyabet takip sistemleri ile kan şekeri takibini daha kolay ve etkili hale getiriyor. Özellikle insülin kullanan hastalar için kan şekerini iyi seviyede tutmak büyük önem taşır. Geleneksel olarak hastalar, günde birkaç kez parmak ucunu delerek şeker ölçümü yaparken, cilde yerleştirilen sensörlerle sürekli şeker takibi sağlayan yeni sistemler sayesinde 24 saat boyunca kan şekerinin nasıl seyrettiği izlenebilir. Bu teknoloji, beslenme ve tedavi planlarının bireysel ihtiyaçlara göre ayarlanmasını mümkün kılar ve kan basıncı takibinde kullanılan Holter cihazına benzetilebilir.

Liv Hospital'da kullanılan şeker ölçüm sistemleri, hastaların farklı ihtiyaçlarına göre çeşitlilik gösterir. Bu sistemlerden biri, 14 gün boyunca parmak ucundan ölçüm yapmadan kan şekerini sürekli takip ederken, bir diğeri 6 günlük kayıt sağlar ve günde 2-3 kez parmak ucu ölçümü gerektirir. Uzaktan erişim imkanıyla, bu sistem hastanın hekimi veya yakınlarına kan şekeri hakkında bilgi gönderebilir ve kan şekeri çok düştüğünde alarm vererek uyarı sağlar. Bu sistemler özellikle insülin kullananlar, hamileler, parmak delmekten rahatsız olanlar ve uzaktan takip gereksinimi olan diyabet hastaları için idealdir.

Diyabet Nedir ve Kimlerde Görülür?

Diyabet, kandaki glikoz (şeker) seviyesinin normalin üzerinde olduğu bir durumdur. Glikoz, vücudunuzun enerji için kullandığı ana yakıttır. Pankreas, insülin adı verilen bir hormon üretir. İnsülin, glikozun hücrelere girmesine yardımcı olur. Şişman veya kilo fazlalığı olan, bel çevresi kalın kişilerde 40 yaşından sonra daha belirgin olmak üzere diyabet riski artar. Aşağıdakilerden bir veya daha fazlası eşlik ediyorsa bu risk artışı daha da fazladır.

Birinci derece yakın akrabasında (anne, baba, kardeş) diyabet bulunanlar, iri bebek doğuran veya daha önce gebelik şekeri tanısı almış kadınlar, yüksek tansiyonu olan kişiler, kan yağları yüksek olan kişiler, daha önce açlık şekeri sınırda yüksek (100-125 mg/dl) bulunanlar, gizli şeker tespit edilenler, polikistik over sendromu (PKOS) olan kadınlar, atar damar hastalığı bulunanlar, düşük doğum tartılı doğan kişiler, fizik aktivitesi düşük olan kişiler, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlığı olanlar, şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişiler, organ (özellikle böbrek) nakli yapılmış hastalar diyabet için risklidir.

Liv Hospital Diyabet Kliniği'nde Tedavi Edilen Hastalıklar

Liv Hospital Diyabet Kliniği'nde multidisipliner bir yaklaşımla alanında uzman sağlık profesyonelleri kapsamlı tedavi ile hastaların sağlık kalitelerinin yükselmesine katkı vermektedir.
  • Diabetes Mellitus (Tip1 Diyabet, Tip2 Diyabet, Gebelik Diyabeti): Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabetin en yaygın tipleri, tip 1 diyabet (çocukluk tipi), tip 2 (erişkin tipi) diyabet ve gebelik diyabetidir. Hastanemizde diyabet hastaları, konusunda deneyimli endokrinolog, iç hastalıkları uzmanı, diyetisyen ve diyabet hemşiresinden oluşan ekip tarafından tetkik ve tedavi edilir; uzun süreli izlemleri yapılır; hastalara ve hasta yakınlarına diyabet eğitimi verilir. Ayrıca gelecekte diyabet hastalığı oluşma riskine sahip kişilerin erken tanısına ve hastalığın önlenmesine yönelik hizmetler verilir. İnsülin pompası, sürekli kan glukoz monitörizasyonu gibi teknolojik tedavi ve takip sistemleri de uygulanır.
  • Obezite (Şişmanlık): Obezite (şişmanlık) önemli ve tüm dünya ile birlikte ülkemizde de giderek yaygınlaşan bir hastalıktır. Diyabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, kan yağlarında bozulma, eklem sorunları ve kanser gibi birçok hastalığa zemin hazırlar. Obezitenin yaygın nedeni, kişinin aşırı kalori alması, buna karşılık yeterli kalori harcamamasıdır. Ancak öncelikle kilo alımının altında yatan hormonal veya metabolik bir hastalık olmadığının araştırılması ve ortaya konulması gerekir. Çünkü birçok endokrin hastalık, kendini kilo alımı ile belli eder.
  • İnsülin Direnci Durumları (Metabolik Sendrom ve Polikistik Over Sendromu): İnsülin direnci, başta diabetes mellitus olmak üzere birçok hastalığın temelinde yatan ve genellikle genetik olarak geçiş gösteren bir durumdur. Metabolik sendrom da çoğunlukla kan şekeri ve insülin metabolizmasındaki bozukluklar, kilo fazlalığı, hipertansiyon, kan yağlarında bozukluk, ürik asit yüksekliği, polikistik over sendromu durumlarının iki ya da daha fazlasının bir arada bulunması şeklinde tanımlanmış bir durumdur. Tanı konulmaması ve gerekli önlemlerin alınıp tedavi edilmemesi halinde zaman içinde başta kalp olmak üzere beyin, böbrek ve bacak damar hastalıklarının ortaya çıkmasını hızlandırır.
  • Zayıflık (Anoreksiya Nevroza, Bulimia): Psikolojik kökenli olan ve daha çok genç kadınlarda görülen bu hastalıkların tanı ve tedavisinin zamanında yapılmaması durumunda beyindeki hormon merkezlerinin çalışma düzenleri bozulmasına bağlı hastalık tipleri ortaya çıkabilir. Tiroid hastalıkları toplumda en yaygın sağlık sorunlarındandır. Tiroid bezi, salgıladığı tiroid hormonu ile vücudun çalışma hızını belirler ve hormon salgılanmasında bir artış (hipertiroidi-zehirli guatr) ya da azalma (hipotiroidi-az çalışması) olması halinde vücuttaki bütün organ ve sistemler bundan olumsuz etkilenir. Bu nedenle erken tanısı ve tedavisi büyük önem arzeder. Bu durum özellikle gebelik öncesi hazırlık döneminde ve gebelikte hem anneyi hem de bebeği etkileyebileceğinden ve olumsuz sonuçlar doğurabileceğinden çok daha önemli hale gelir. Tiroid bezinin en yaygın hastalıklarından biri de nodüllü veya nodülsüz guatrdır. Tiroid nodüllerinin titizlikle tetkik ve takip edilmesi, özellikle içinde kanser gelişme riski olan nodüllerin ayırt edilip gerekli durumlarda cerrahi de dahil olmak üzere tedavi edilmesi zorunludur. Çünkü tiroid kanserlerinin tamama yakını zamanında tanı ve tedavi ile tamamen ortadan kaldırılabilir. Diğer tüm organların olduğu gibi tiroid bezinin de iltihabi hastalıkları mevcuttur.
  • Paratiroid Hastalıkları: Paratiroid bezleri boyunda, tiroid bezinin arka kısmında bulunan, kalsiyum metabolizmasını düzenleyen bezlerdir. Paratiroid bezlerinin az (hipoparatiroidi) veya çok (hiperparatiroidi) çalışması başlıca paratiroid hastalıklarıdır. Tedavi edilmemesi halinde başta kemik erimesi, kırıklar olmak üzere birçok metabolik komplikasyonlara yol açabilir.
  • Hipofiz Hastalıkları: Hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, vücuttaki bütün büyük hormon sistemlerinin idare merkezi olarak çalışan bir organdır. Hipofiz bezinin yeterli fonksiyon yapmaması (hipopitüitarizm), tümörleri (prolaktinoma, akromegali, Cushing hastalığı, nonfonksiyone tümörler vb), hipofizitler başlıca hipofiz hastalıklarıdır. Hipofiz hastalıkları endokrinoloji bölümü tarafından takip ve tedavi edilir. Gerekli hastalarda beyin cerrahisi, radyasyon onkolojisi gibi branşlarla iş birliği içinde çalışılır.
  • Adrenal Bez: Adrenal bezler her iki böbreğin üzerinde yerleşmiştir. Böbrek üstü bezinin yeterli görev yapmaması (adrenal bez yetmezliği), aşırı fonksiyon yapması veya tümörleri (nonfonksiyonel tümörler, Cushing sendromu, feokromositoma, primer hiperaldosteronizm, konjenital adrenal hiperplazi, böbrek üstü bezi kanserleri vb) başlıca adrenal bez hastalıklarıdır.
  • Hirsutizm (Aşırı Tüylenme): Hirsutizm (aşırı tüylenme) yaygın görülen bir durumdur. Yapısal ve ırksal olabileceği gibi birçok durumda altında yatan özellikle de hormonal nedenlere bağlı olarak da gelişebilir. Bu nedenle epilasyon vb. yöntemlerle giderilme çabaları bu kişilerde başarısız kalır. Doğru yöntem, öncelikle tüylenmeye neden olabilecek altta yatan hormonal bir hastalık olup olmadığının bir endokrinolog tarafından araştırılması; saptanırsa tedavi edilmesi, saptanmazsa tüy gidermeye yönelik uygun yöntemin (epilasyon, ilaç vb) kullanılmasıdır. Tüylenmeye yol açabilecek hastalıkların en sık görülenleri, polikistik over sendromu, hiperprolaktinemi, konjenital adrenal hiperplazi, Cushing sendromudur.
  • Testis ve Overin Hastalıkları: Kadın ve erkekte cinsiyet hormonlarının bozukluğunun yol açtığı infertilite (kısırlık), libido azalması (cinsel isteksizlik), erkekte erektil disfonksiyon (sertleşme bozukluğu), kadınlarda tüylenme artışı bizzat testis ve overlerin hastalığından olabileceği gibi diğer hormonal hastalıkların bir sonucu olarak da ortaya çıkabileceğinden endokrinoloji tarafından tetkik edilmeli ve uygun tedavi düzenlenmelidir.
  • Osteoporoz ve Diğer Metabolik Kemik Hastalıkları: Osteoporoz, bir kemik metabolizması hastalığıdır. En yaygın şekli menopoz sonrası osteoporoz olmakla birlikte diğer sebeplere bağlı osteoporozun ayırıcı tanısının yapılmış olması hastanın doğru tedaviyi alması bakımından önem taşır. Osteoporozla birlikte paget, osteogenezis imperfekta vb. gibi metabolik kemik hastalıkları da endokrinolojinin ilgi alanındadır.
  • Lipid (Kan Yağları) Metabolizması Hastalıkları: Lipid metabolizması hastalıkları ve nadir görülen metabolik hastalıkların kolesterol yüksekliği olarak bilinen lipid metabolizması bozukluklarının, kardiyoloji ve iç hastalıkları kliniklerinde tedavi edilmesi alışılagelmiştir. Kolesterol yüksekliğinin kalp damar hastalıklarına neden olması nedeni ile bu uygulama genellikle hastanın yeterli tedavisini sağlar. Ancak seyrek görülen bir grup lipid metabolizması hastalığının tedavisi daha karmaşıktır ve bu hastalıklar endokrinolog tarafından izlenir. Benzer şekilde seyrek görülen Gaucher, Nieman Pick, Fabry vb. metabolizma hastalıklarının da tedavisi endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanının alanıdır.
İletişim Formu Talep / Bilgi Alma
Tümü Chevron Down

Gönder